Teknolojik yetersizliklerle çekilen ve peluş canavarları, tencereden yapılma uzay başlıkları ve mekanlarıyla yıllar sonra kült film statüsüne erişen Dünyayı Kurtaran Adam filminden yola çıkılarak çekilen Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu (DKAO), Cüneyt Arkın, Mehmet Ali Erbil ve popüler isimlerden oluşan bir kadroyu bir araya getiriyor. DKAO, ilk filme ne konu, ne espri anlayışı, ne de kullanılan teknoloji açısından benziyor. Açılışından itibaren, bazen espriyle karışık da olsa Türklük kavramını yücelterek izleyicinin gururunu okşayan filme, ilkinin aksine teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanmış, farklı bir eğlencelik olarak bakmakta fayda var.
DÜNYAYI KURTARAN ADAM’IN OĞLU
Yön: Kartal Tibet
Oyn: Mehmet Ali Erbil, Cüneyt Arkın, Deniz Seki, Pascal Nouma
Tür: Komedi-Macera
Süre: 103 dk.
Okulda Dünyayı Kurtaran Adam (DKA) filmini izlediğimiz günler hâlâ aklımda.
BUSK (Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü), Murat Dikmen Salonu’ndaki DKA gösterimini 'En Komik Film' başlığı altında anons eder ve film gerçekten de tüm salonu kahkahaya boğardı.
İşin en ilginç tarafı güldüğümüz sahnelerin güldürmek amacıyla çekilmemiş olmasıydı tabii.
Şimdi düşündüğümde ise o sahnelerdeki yaratıcılığa, pratik zekaya, iyi niyetli çabaya, cesur yürekliliğe, filmi kurtarmak için yapılan cinliklere hayran kalıyorum.
Cüneyt Arkın, Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu (DKAO) filminin açılışındaki cümlede de belirtildiği gibi bir efsane gerçekten.
Peki efsane, geri döndüğü bu filmde ne kadar var?
Şu kadarını söyleyeyim, DKAO filmi bu efsanenin üzerine kurduğu hikayede Cünayt Arkın’ı tadımlık olarak yansıtıyor perdeye.
A MİLLİ UZAY FİLMİ
A Milli Uzay Filmi olarak lanse edilen DKAO, açılış sahnelerinde belirtildiği üzere, Orta Asya’da canla başla savaşan, Çin Seddi’ni aşan, dağlardan indirdiği gemilerle Bizans İmparatorluğu’nu dize getiren, her Şampiyonlar Ligi öncesi Avrupa’da tarih yazmaya hazırlanan Türk insanının mutlaka bir uzay destanı da olmalıdır fikrinden doğmuş.
Türk bayrağı ve 'En Büyük Türkler' mesajı biraz fazla gözümüze sokulmuş gibi görünse de, sloganı “A Milli Uzay Filmi” olan bir filmde bu durumu fazla eleştirmeye gerek yok bence.
Film DKAO’nun ikiz oğullarının buluşma ve birbirlerini tanıma öyküsü üzerine kurulu. DKAO’nun düşmanı olan Uga, onun oğullarından birini uzaya kaçırıp kötü adam Zaldabar (Mehmet Ali Erbil) olarak yetiştiriyor. Diğer yanda ise dünyada kalıp, uzay gemisi Ulubatlı 33’ün kaptanlığına getirilen iyi kalpli Kartal Kaptan (Mehmet Ali Erbil) var. Bir dizi tesadüfler sonucu karşı karşıya gelen bu ikiz kardeşleri kıyasıya bir mücadele bekliyor.
İYİ VE KÖTÜLERİN SAVAŞI
DKAO öyle dört dörtlük bir film değil tabii. Özellikle senaryo anlamında eksikleri ve tabii bol bol da fazlalıkları var.
Uzayda geçen bir başka Türk filmi GORA’da olduğu gibi burada da aynı oyuncunun canlandırdığı biri iyi, diğeri ise kötü iki karakter olduğunu görüyoruz. Ama yazık ki, GORA’nın aksine, Türkler uzayda üzerine kurulu esprilerin çoğu bırakın güldürmeyi, gülümsetmiyor bile.
Ama filmin iyi ve kötü karakterler karşı karşıya gelene kadar paralel kurguyla ikisini birden tanıtarak sinemasal açıdan doğruyu yapıyor. DKAO, skeçlerden oluşan bir film olarak değil, hikayesi olan, aşk kötüler ve iyilerin savaşı gibi temalar barındıran bir film olarak anılabilir rahatlıkla.
PASCAL NOUMA’YA KIRMIZI KART
Filmde dublaj yapılmış olması yapaylığı ve çeşitli sorunları da beraberinde getirmiş. Pascal Nouma’nın seslendirmesi de kulak tırmalayan bir başka unsur. Arap gacı sesi hiç gitmemiş Nouma’ya.
Nouma demişken, Türkiye’de futbol oynadığı sıralarda sık sık kırmızı kartla dışarıda kalan oyuncu, ağzından eksik etmediği küfürler nedeniyle burada da kırmızı kartı fazlasıyla hak ediyor bence.
Mehmet Ali Erbil, iki farklı rolün altından iyi kalkmış. Yan karakterler için ise aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. Bir tek Burcu Kara’nın tutarlı oyunculuğundan söz edilebilir.
Ve tabii Cüneyt Arkın. Onun ilk kez göründüğü ve kato yaptığı sahne filmde beni en fazla heyecanlandıran sahne oldu. Salondan çıkarken, Cüneyt Arkın’ı keşke daha fazla görebilseydik, diyordum.
İŞİ CİDDİYE ALMIŞLAR
Gelelim DKA ve DKAO arasındaki bir başka farka. İlk film hatırlayacağınız gibi teknolojik yetersizlikler nedeniyle yapılan icatlarıyla yıllar sonra komedi olarak algılanmış ve kült filmler arasına girmişti.
DKAO ise son teknolojinin her türlü imkanlarının kullanıldığı, bu anlamda hiçbir masraftan kaçınılmadığı bir film olmuş. İçinde animasyon barındıran sahne aysısı 1000’den fazla. Görsel efektler için yapılan detaylı çalışmalar bir yana, Yüzüklerin Efendisi, Çarli'nin Çikolata Fabrikası ve Harry Potter gibi filmlerde çalışan dünyaca ünlü renk süpervizörü Peter Doyle da film için çalışmış.
Doyle’ın görüntüler üzerinde yarattığı etki, çoğu yerde Hollywood ürünü bir bilimkurgu izliyoruz hissi uyandırıyor.
DKAO özel efektleri, renkleri ve görüntüleriyle göz dolduran bir film.
Hürriyet
|
|
|
|