| 
																
																	| Hasret |  
																	| Kalplerimizin birleştiği yerde Kırmızı bir gül açtı
 Hasret dayanılmaz
 Mendilim kan ağlıyor
 Mavilikte bir serçe uçuyor
 Uzak çok uzak
 Rüzgar yüzüme deyip geçiyor
 Gözlerim yollarda
 Yine akşam oluyor
 Sokakta yaşlı bir adam var
 Öksürüyor
 Zaman bir ömür
 Ben hala bekliyorum
 Gel artık
 Benim hiç yarim olmadı.
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Çöplükte Bir Aç Martı |  
																	| Çöplükte bir aç martı Beyazı kirlenmiş
 Dargın bakışlı bir çocuk gibi
 Bulutları yok.
 Denizleri bitmiş
 Hapsolmuş gökdelenler arasına
 
 Çaresiz
 Kanatları düşmüş
 
 Ya açlıktan ölecek
 Yada taş ve betondan ibaret
 Koca şehrin pisliğini
 Yiyecek
 
 Hayal mi hürriyet?
 Özgür, alabildiğince denizlere uçup gitmek, dereler, göller, dağlar, çimenler, ormanlar, tarlalar şehirler aşağıda
 Gönlünün istediği yere gitmek
 
 Küçücük bir kuş bile olsa
 Değer mi pislik yiyerek yaşamaya?
 
 Aniden
 Uçtu martı
 Ümitsizce de olsa
 Kavuştu gökyüzüne
 Kendisi küçücük
 Yüreği kocaman
 Öpüştü bulutlarla
 Ha gayret
 Sonra iki oldular, beş on yüzlerce
 Binlerce onbinlerce çoğalarak
 Yan yana
 Aynı hayallerle
 Umut, ümit
 Yaşama inadıyla
 Dünyaları kat ettiler
 Ve sonunda buldular yurtlarını
 
 Küçücük bir kuş bile olsa
 Değer mi pislik yiyerek yaşamaya?
 Şimdi gökyüzünde martılar
 Uçsuz bucaksız beyaz bulutlar gibi
 Aydınlatıyorlar dünyayı
 Çünkü
 Hepsi
 Birer hürriyet.
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| İhanet |  
																	| ah! bir kere açsa çiçekler güle oynaya
 sardunyam hüzün kokuyor
 papatyalar yasta
 
 mahzun bir güvercin yağmuru
 yırtık pırtık kalbim
 yaralı yalnızlığım
 
 gecenin nankör karanlığı
 gözleri uzak
 küskün
 bakışları kıyamet günü
 ağlayarak adını haykırıyor
 serçenin ümitsiz çağrısı
 
 karanlık
 bomboş odamdayım
 inadına her gece
 onu hatırlıyorum
 yıllardır ümitsiz bir firardayım
 masallara inanan
 çocuk hayalleri kuran
 küçücük bir kızdı
 onu bırakıp kaçtığımda
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Ben bir eşkıyayım |  
																	| memleketim Türkiyem
 en korkunç eşkıya olarak yemin ettim
 amerika, mamarika
 daha ne kadar düşman varsa
 mesela medya
 sizlere çiçeklerimi çiğnetmeyeceğim
 çünkü benim her çiçeğim bir memlekettir
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Kurt Kanunu |  
																	| kanı kan temizler insanı insan
 işte al eline silahı
 
 dinsizin hakkından imansız gelir
 düşen kurdu kurt yer
 ölüsünü köpeğin
 öldürene sürütürler
 
 sen köpek değilsin Memet
 ne dinsiz ne de imansız
 düşen kurdu kurt yer
 sen kurt değil
 insansın Memet
 düşeni kaldırırsın
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Türkiye |  
																	| devlet ana devlet baba
 işte geldin yol ayrımına
 gideceksin elbet yoluna
 eğer
 gidecek yolun kalmışsa
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Ayrılık |  
																	| yüzün eski bir türkü sevdalım, yarim
 biliyorum gideceksin
 elden ne gelir
 gideceksin
 resimlerini, mektuplarını
 hatıralarımızı
 büyüttüğümüz çiçekleri
 camdaki yağmurumuzu
 kayan yıldızımızı
 ter kokularımızı
 sararmış resimlerimizi bırakıp gideceksin
 kadınlığını, çıplaklığını
 kokunu
 ayak seslerini bırakıp gideceksin
 
 sevdalım yarim
 giderken kazağını almayı unutma
 uzaklar soğuk olur
 
 Irak'ın yetim çocuğu
 
 gözleri korkudan
 dehşetli kocaman
 o çocuğu biliyor musunuz?
 
 Anası
 gözleri önünde bombadan
 paramparça olan
 gece gündüz
 işkence gören babasının
 feryatlarını duyan
 o çocuğu biliyor musunuz?
 
 Kara kuru bir çalı gibi
 inadına
 Amerikan kurşunu gibi vurulan
 köpeğini asla yalnız bırakmayan
 o çocuğu biliyor musunuz?
 
 Hep dargın bakan
 yetim gözleri hep sisli
 masalsız, aç bilaç
 içimde hep ağlayan
 o çocuğu biliyor musunuz?
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Yıldızları yiyen adam |  
																	| anam gibi sevdalandım toprağına memleketimin
 bereketli
 doğurgan
 tek sevdiğim kadındı tarlaları
 öpüp kokladığım çocuklarım
 kır çiçeği
 öksüz bir tarla kuşu
 anasına hasret
 gece boyu ağladığında
 ben oradaydım
 gözyaşlarını duyardım
 karayel kavurup öldürdüğünde buğdayları
 bende ölürdüm
 bahar gelip hayat verdiğinde bozkıra
 bir memleket türküsü olurdum
 yağmur yağdığında tarlalara
 doya doya yağmuru içerdim
 bulutlar bozkır göğünde uçuşurken
 üstlerine biner
 bembeyaz yiğit bir at
 masallara uçardım
 dağlarda çoban ateşleri yandığında
 baştan aşağı bir eşkıya
 zalimlerin korkusu olurdum
 nerede bir bebek doğsa
 adını ben koyardım
 'memleketim'
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Aşk  Eşkıyası |  
																	| Güzel kız delikanlı
 kavak yeli nedir bilir misiniz?
 
 O, eser durur yüreklerimizde
 fırtına, kasırga
 ve korkunç eşkıya
 sende bir aşk eşkıyası ol
 dünyada ne kadar sevgi varsa
 aşk, sevda
 çal kendi adına
 sonra dağıt dünyaya
 
 güzel kız
 delikanlı
 kavak yeli dediliktir
 deli gibi sevmek
 çılgınlar gibi aşık olmak
 ölürcesine sevişmek
 ölüp ölüp dirilmek
 
 sevdiğini sevginle öldürmek
 çünkü
 aşk bir eşkıyadır.
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Amerika bir çiçeği yenemedi |  
																	| kocaman Amerika baştan aşağı bomba
 
 yok etti şehirleri, insanları
 yaşlıları, çocukları
 dağları, nehirleri
 kuşları, böcekleri
 çiçekleri...
 
 lakin adalet bu
 göremedi
 uzak bir dağın
 uzak bir yerinde
 yeniden açan bir kır çiçeğini
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Aşık oldum |  
																	| firarda bir bahar kuşlar avare
 inadına açmış çiçekler
 inadına rengarenk
 hülyalı bulutlar
 bal kıvamında meyveler
 ye yiyebildiğin kadar
 
 çakırkeyif çimenler
 müjde getiriyor kuşlar
 galiba
 ben aşık oluyorum dostlar
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Sevgilimin Ağzı |  
																	| sevgilimiz ağzı bayram şekeri
 ye ye bitmez
 
 sevgilimin ağzı
 bayram şekeri
 ebem kuşağı gibi rengarenk
 çiçek çiçek açar
 asla tükenmez
 
 sevgilimin ağzı
 bozkır güneşi tadında
 ballı
 tadına doyulmaz
 
 sevgilimin ağzı
 meyve bahçesi
 çilli kayısı, buğulu erik, sulu şeftali
 ye ye bitmez
 
 sevgilimin ağzı
 bir sevda türküsü söylüyor
 bayram şekeri gibi rengarenk
 bal tadında
 öpe öpe bitmez
 
 bayram şekeri
 yala yala bitmez
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Umutlar Ölmez |  
																	| memleketi ekmek
 lezzetinde hür
 kokusunda sevdalı
 
 elleri kocaman nasırlı
 bir bayrak gibi tutuyor
 karton pankartı
 'emeğimizin karşılığını istiyoruz'
 
 dört çocuklu işçi Memet
 grev nöbetinde bekliyor
 
 bu kocaman zalim şehir
 ve gecenin nankör karanlığı
 bir yıldız kaydı
 sesi duydu memet
 gözleri uzak
 korkulu
 haykırdı 'parola'
 karaltı cevap verdi
 'ekmek'
 'işaret'
 cevap verdi
 'emek'
 bahtiyar gülümsedi Memet
 'Hoş geldin Hemşehrim' dedi.
 Onu sımsıcak bağrına bastı
 'çoğalıyoruz kardeşim, şimdiden iki olduk'
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Türk’ün Atı |  
																	| O, beyaz yiğit atlar Suya düşen dolunayın şavkını içtiler
 Gece de
 Tarifsiz heybetli ve cesurdular
 Binlerce yıldır bozkırda
 Dörtnala uçuyorlardı
 
 Gözlerinde uçsuz bucaksız hürriyet Tarihe gidiyorlardı
 Uzun yelelerinde bulut bulut dalgalanma
 Savaşlardan dönüyorlardı
 Yeri göğü inletiyor, dağları sarsıyordu toprak sesleri
 Onlar Anadolu atlarıydı
 Başta Akıncı beyi
 Sağrılarında, alınlarında güneş
 Güneşe uçuyorlardı
 Bulutları, rüzgarları geçerek
 Sonra
 Çoğaldılar, yüzler, binler, on binler
 Tüm Anadolu toprağını kapladılar
 Anadolu baştan aşağı beyaz yiğit atlar
 Buğday tarlaları gibi
 Hürriyet ve istiklal
 Rivayet o ki,
 O yiğit beyaz atlar
 Dağı, taşı inleten toprak seslerine Mehmetçiğin postal sesi karışmış
 Vatanı korumaktadırlar
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Bahar çiçekleri açmadı |  
																	| Ne hazin Ve de korkunç
 Bu yıl memlekette
 Bahar çiçekleri açmadı
 Güneş güneşken
 Toprak dahi eski toprak
 Üstelik yağmur yağarken
 Bahar çiçekleri açmadı
 Anadolu’da
 Bu yıl
 İnadına
 O kadar naif, ince, kırılgan
 Ve dehşetli alıngan
 Bahar çiçekleri
 Canı istedi mi açar
 Ve canı hep ister
 Ama baharın canı çiçeklerse
 Birazcıkta insan ister
 
 İnsanlık kalmamışsa dünyada
 Çiçekler ne işe yarar
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Çocuk ve Çiçek |  
																	| Kır çiçeği Topraktan ve taştan çıkmış
 O çocuk için
 Çığlık çığlığa
 Aç ve yapayalnız
 
 Bozkırın ruhuna salmış köklerini
 Ve başka bir günden
 Açar yeniden
 Yeniden
 O çocuk için
 
 Masmavi gözlerinden
 Yüreğine gömer o çocuğu
 
 Dağları deler o çiçek
 Toprağı ve taşları
 Bir çığlık gibi
 Ve her bahar
 Açar yeniden
 Yeniden
 
 Dünyada çiçekler var oldukça
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Eşkıya çiçek |  
																	| bir çiçek yürüyor güneşe
 can evinden vurulmuş
 hürriyetle helalleşerek
 
 ayağında prangalar
 köle bir çiçek
 lakin
 dehşetli hülyalı
 ve ölüp dirilerek
 güneşe yürüyor
 
 yüreğinden vurulmuş
 bir çiçek
 hafiften gülümseyerek
 öptü son kez yıldızları
 bulutları yağmuru
 dağları ormanları
 kuşları
 öpe öpe doyamayarak
 hayatı
 Eşkıya gözlü çiçek
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| İnsan Şerefi |  
																	| ölümse ölüm eğer yaşadığında
 düşürmüşsen yere
 insanlığından bir parça
 
 ölüm pahasına
 düşen ne varsa ayaklar altına
 elin ayağın tutarken
 düşeni alıp yerden
 yükseklere taşıyamıyorsan
 
 geri kalanlarının hiçbir değeri yoktur
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Babam |  
																	| mahzun yüzlü babam bakışları uzak
 sigarasına sığınmış
 kan ter içinde
 dokunsan ağlayacak
 
 alelacele giyiniyor
 sürgün ve kaçak
 
 yaslar giyinmiş
 anam
 gecenin nankör karanlığında
 ağladı ağlayacak
 ama biliyor
 babam
 eline aldı mı silahı
 çocukluğunu vuracak
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Dünyayı Kurtaran Adam |  
																	| ben kurtardıysam dünyayı sen de yapabilirsin arkadaş
 dert etme
 
 gülümse
 güller açsın yüzünde
 umudu yaşatmaktır yeryüzünde
 her gülümseme
 
 şarkılar söyle
 her kelimesinde buram buram sevda
 dört nala seviş
 utanma
 güneşe açıl çırılçıplak
 boşa gitmesin sıcaklığın
 aç kollarını iki yana
 dünyayı kucakla
 
 dağıt saçlarını
 ıslak ağzında
 doyulmamış öpüşler
 uç daldan dala
 
 Korkunç Eşkıya ol
 dünyada ne kadar güzellik varsa
 yağmala kendi adına
 dağıt onları insanlara
 
 deliler gibi sevmek olsun işin
 çılgınlar gibi aşık olmak
 ve yüreğini herkese dağıtmak
 
 bütün meyveleri ye
 oburca
 tadına vara vara
 ve her öptüğünde sevdiğinin ağzını
 bahar çiçeklerini hatırla
 
 hürriyettir sevmek
 ve dehşetli cesaret
 insanlara dokunmak
 çıplak ellerinle
 yüreklerini okşamak
 
 yaşama inadın sonsuz olsun
 dağları delip çıkan kardelen misali
 dünyalar kadar kocaman
 yüreğinle
 
 kavak yelleri essin deli gönlünde
 sevdalan alabildiğine
 tut, öp, kokla
 ısır hayatı
 minnetle
 
 ve merhametle
 dünya seni bekliyor
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Yaşamak güzel şeydir |  
																	| Ne büyük keyiftir yaşamanın tadına varmak
 baharı
 doya doya solunmak
 çok uzakta bile olsa
 bir çiçeğin kokusunu bile almak
 
 ne güzeldir yaşamak
 yaşlı da olsan
 hür ve dört nala
 bütün sevdaları tatmak
 
 ve sonra
 çiğnemek ekmeği
 oburca
 iştahlı
 zahmet çekerek
 kanter içinde
 çalışmak
 gevşemiş
 upuzun yatmak
 toprağın üzerinde
 bahtiyar ve cömert
 duymak
 hayatı
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Yalnızlık |  
																	| dehşetli kederlidir akşam üstleri
 ölüm gibi sessiz
 bir ses arar insan
 bir ayak sesi
 ne kadar uzaklardan gelse de
 bir insan sesi
 karanlığın içinde
 dayanılmaz bir hasret
 bir insan yüzü
 beklemek hayat boyunca
 kaybettiklerini düşünerek
 ıssızlaşmış bir yürek
 yalnızlıktan öldü ölecek
 meğer ne kadar uzaklarda kalmış
 o sevgili
 gözlerinde güneş
 gülüşü çiçek çiçek
 artık biliyor ne kadar hazin
 onu kucaklamaya
 kimse gelmeyecek
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Hayatımız |  
																	| yakında ilk yağmurlar gelecek baştan aşağı
 hayat yenilenecek
 ama insanlar
 işten eve gidip gelecek
 
 yakında bahar toprağa düşecek
 bir çiçek açacak
 kuşlar ve böcekler
 hür ve bahtiyar
 sevişip çoğalacak
 ama insanlar
 hep evden işe gidip gelecek
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Hürriyet ve Memleket |  
																	| Hürriyettir halkını sevmek
 ve
 dehşetli cesaretle
 memleket türküleri söylemek
 
 eğer
 sevdam değilse halk
 ve memleket
 toprağımda ekmek
 bereket
 inadına dağları delip
 yüreğimde açabilir mi çiçek?
 
 Hürriyettir
 memleketi sevmek
 ve
 dehşetli cesaretle
 uğrunda ölürüm
 diyebilmek
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Çiçek Yiyen Adam |  
																	| adamın teki korkunç aç
 yiyor
 dağları, ovaları
 ekin tarlalarını
 yağmur,geceyi, yıldızları, rüzgarı
 kuşu, böceği
 çiçeği
 
 dörtnala iştahlı
 obur
 adamın teki
 bozkırın taşını toprağını bile yiyor
 
 hasıh
 Anadolu'da ne varsa
 yiyor
 yiyor
 ama ben
 adamın teki
 bir türlü Anadolu'ya doyamıyor
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Göz Yaşları |  
																	| Tek aşkını kaybetmiş Yalnız bir adam
 Gözyaşları düşüyor dünyaya
 
 resimleri sararmış solmuş
 
 Yaşlı bir adam
 ilk aşkına ağlıyor
 küsmüş kendine
 ve aşk şiirlerine
 
 sararıp solmuş bir adam
 yağma edilmiş yüreği
 bir varmış bir yokmuş
 
 göz yaşları dünyaya düşüyor
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Yakışıklı Adamın Kaderi |  
																	| En büyük hayaliydi bir çocuğu öpüp
 mutlu etmek
 yakışıklı adamın ama kadere bakın ki,
 hep anneleri öptü çocukları
 
 Yoksul Adam ve Çiçekler
 
 Garibim yoksul adam
 hiç çiçek alamadı sevgilisine
 ama bir gün
 çıktı, karlara dağlara
 ve dünyaya
 
 günler,aylar
 eşeledi kazdı toprağı
 kainatta ne kadar çiçek varsa
 hepsini kucakladı
 binbir renk binbir koku
 onu görünce sevgilisi
 koşup boynuna sarıldı
 dağlar kadar kocaman çiçeklere
 bakmadı
 erkeğini öpüp
 fısıldadı
 'Ne güzel ter kokuyorsun' sevgilim.
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| İhtiyar Erik Ağacı |  
																	| O ihtiyar erik ağacı yine aldattılar kar yağarken bahar çiçeklerini açtı 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| İlk Aşkım |  
																	| Sevgilim uça uça gelirdi bana...
 baharın bütün çiçekleri de gelirdi onunla
 
 çünkü
 sevgilim bahar çiçeklerini giyerdi
 ve saçlarında
 deli dolu bozkır bulutları
 
 yaz meyveleri tadıyla gözleri
 gülüşünde bal rengi güneş
 bana çocuk gibi gelirdi
 sonra gülümsedi
 ve dünyadaki bütün bebekler gülümserdi
 
 sonra elini verirdi
 hürriyetimi, ekmeğimi
 masallarımı, uçurtmamı
 çocukluğumu
 geri verir gibi
 bir ana bereketiyle
 hayatı öper gibi
 ağzımı öperdi
 
 yiğittim, cesur
 ve kahraman
 ona aşık olduğumdan
 
 ve bir gün bitti
 gözlerimde gitti
 binlerce aşk şiirleri okudum
 yazdım
 onu bulamadım
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Çoğalacaksın |  
																	| Ne kadar çok ve uzun yürürseniz O kadar gücümüz artar
 Artar dostluklar
 Omuz omuza
 
 Ne zaman sertleşir adımlarımız
 Başlar dik.
 Bu uzun yolda
 Titrer dünya
 Sonra eller birleşir
 Terli ve nasırlı
 Ne kadar sıkı tutarsan amacını
 Kardeşinin göğsünde tutar gibi
 Çoğalır, çoğalırsınız
 Ekmek ve hürriyet gibi
 Kutsaldır hakkını isteyen insan
 Kutsal ve helal
 Alın teri
 Ne zamanki yürürsünüz bu uzun yolda
 Çoğala çoğala
 Kucaklaşmış tek vücut.
 Tek hedef
 İnsanca yaşamak
 Vatanda
 Vatanseverler
 Güzel bir dünya bırakırsınız
 Çocuklarınıza
 Ekmek ve hürriyeti
 Çoğalta çoğalta
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Bir Çocuk Ölse |  
																	| Bir böcek ölse Ölür umutlarım
 Bir kuş ölse
 Aşklarım
 
 Bir çiçek ölse
 Ölür sevdalarım
 
 Bir çocuk ölse
 Masallarım, bayramlarım, oyuncaklarım
 Anam, babam, kadınım, yuvam, çocuklarım
 Umut ve hayallerim
 Merhametli
 Bütün dünyanın
 Sen, ben
 Hepimiz
 Ölümsüz
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Amerika’yı boyarım |  
																	| Ben resim yaparım Kızdım mı
 Dünyayı bile boyarım
 
 Her renk bir eşkıya
 Kocaman silahları var
 Mesela
 Kırmızı beyaz
 
 İki fırça darbesi
 Benzetirim Bush’a
 
 Amerika’yı bile boyarım
 Ama kapkara
 
 Dünyalar kadar kocaman
 Çiçekler kadar çok
 Eşkıya misali
 Dağlarda türküler yakan
 İnatçı ve yiğit
 Anadolu kadar merhametli
 Bereketli
 Ne çok rengin var
 
 Her şeyi boyadım severek
 Sevmek de laf mı?
 Sevdalanarak
 Yüreğimi dahi koyarak
 
 Ama Amerika, Avrupa
 Bomba
 Öldürünüz çocuğu
 
 Öksüz, yetim ve açtı
 Üşüyor, korkuyordu
 Son kez ağlamak istedi
 Doya doya
 
 Ne çok rengim var
 Ama hepsi çaresiz
 Ağlarken öldürülen Irak’lı çocuğun
 Göz yaşlarını boyamaya
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Amerika ‘Öl’ diyor |  
																	| Amerika öl diyor ya Ölelim
 Ama öleceksek
 Koynumuzda bir mektup olsun<
 Oğlumuza
 Aşk, sevda ve merhamete dair
 
 Amerika öl derse öleceğiz elbet
 Ama Anadolu’mda
 Ne güzel insanlar vardır
 Hür, kahraman ve yiğit
 Amerika öl emri verdiyse öleceğiz elbet
 Ama hakkımızdır
 Ölürken bile
 
 Bu topraklar, ekip biçmek
 Ekini yeşertmek
 Usul usul yaz yeli eserken buğday başaklarının
 Nazlı, kardeş
 Omuz omuza dalgalanışlarını seyretmek
 Ve tarlada öküzün yanında
 
 Eşeğin yeminde
 Koyunlarının sütünde
 Pişmiş ekmekte
 Bahçedeki yeşil soğanda
 Kızım Hasret’in yüzünde
 Memleketi düşünmek
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Amerika |  
																	| Çöktü karanlık Korkunç ve zalim
 Dünyamıza
 
 Amerika geçiyor
 Yüreklerimize basa basa
 Yıldız arıyorum gökyüzünde
 Görünürde bir ışık bile yok
 İnsan eti yemeğe devam
 
 Zulüm, kanlı bir bıçak umutlarımda
 Ne yana baksam boş
 Nereye koşarsan koş
 Karanlık yeryüzü
 
 Kim vurduya gidiyor dünya
 Hem de üç kuruşa
 Amerika ve Avrupa
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Hain |  
																	| Anadan doğma Türk oğlu Türk Ama dehşetli Amerikan
 
 Mart sonu
 Ne güzel açar bahar çiçekleri
 Hür ve yiğit
 Anadolu çiçekleri, Türk mü Türk
 Ama adam dehşetli Amerikalı
 Anadan doğma Türk ama Amerikalı
 Umurunda mı vatanı
 
 Ayağında kovboy çizmeleri
 Hain ve zalim
 Bir Türk
 
 Çiğniyor çiçekleri
 Hür ve yiğit Anadolu’yu
 Kovboy çizmeleriyle
 
 Bir çiçek bin bebek
 Bir bebek bin umut
 Anadolu
 İşte o Türk
 Kovboy çizmeli
 
 Sattı Anadolu’yu
 Toprağı, ormanı, tarlayı, ekini, gelini
 Bebeleri, böcekleri
 Ve çiçekleri
 
 Devam edecekti ihaneti
 Tam kazandığı anda
 Dolarlarını sayarken
 Küçük kızı yatakta
 
 Eğilip tam öperken
 Mağrur ve gururlu
 Hain ve zengin
 Küçük kızını öperken
 Dehşetli irkildi birden
 
 Kızı çiçek kokuyordu
 Hür ve yiğit
 Anadolu’nun
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Bir Karış Toprak |  
																	| Tam yüreğinden vurdular Alişan’ı. Anadan doğma çıplak, aç.
 Ve yoksuldu
 Üşüyordu
 Ama inadına erkek, cesur ve cahil
 Kahraman
 Uçsuz bucaksız Anadolu’da
 Bir karış toprağı bekliyordu
 Ve müthiş sınırsız, uçsuz bucaksız
 İnsan hayalleri kuruyordu
 Bu gün ben korurum vatanın bir karış toprağını
 Yarın oğlum korur
 Sonra torunum
 Torunumun torunu
 Çünkü vatan
 Karış karış topraktır
 Aç, çıplak silahsızdı
 Ama dehşetli bir inatla
 Bir karış toprağını bekliyordu
 Ve dünya eşkiyaları
 O gece
 İndiler Anadolu’ya
 Zalim, kıyıcı
 Ve merhametsiz
 Çiğnediler buğdayları, ezdiler çiçekleri
 Yaktılar yeryüzünü ve gökyüzünü
 Yıldızları, yağmurları, dağları, ovaları
 Tarlaları ateşe verdiler
 Öldürdüler, kuşları, böcekleri
 Hatta çiçekleri
 Ve Alişan anadan doğma çıplak
 Aç, yoksul, cahil
 Ve silahsız
 Siper etti göğsünü
 Bir karış toprak için
 İşte o vatandı
 Yüreğinden vurdular Alişan’ı.
 Tekmeleyip bir çukura bıraktılar.
 Ve kan.
 Şimdi Alişan’ın ölüsü
 Bir çukur toprağa sahip
 Beş, on avuç
 Ama o müthiş, sınırsız, uçsuz bucaksız hayaller kuruyor
 Hala
 On avuç vatanı var
 Oğlunun yirmi avuç olacak
 Torununun yüzlerce avuç
 Avuç avuç
 Karış karış vatan
 Aç, çıplak, silahsız
 Ama sonunda karış karış kazanılan
 Bir vatan
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
																
																	| Papatya Kadınım |  
																	| Gece gibi çöktü zaman Günler kısalıyor
 Niye geç kaldın
 Evimiz
 Yüreğimizde bembeyaz bir papatya
 Hatırladığımda
 Gelin gülüşün
 Çok mu yaşlandık
 Gece karanlığı gibi çöküyor
 Çaresizlik
 Ama görüyorum ben
 Çok uzaklarda kalsa da
 Bir yerde kadınım
 Papatya gibi bir yerlerde açıyor
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Türkiyem |  
																	| sevdalıyım Türkiye’me ekmeğine
 ve
 hürriyetine
 
 doğmuş her bebeğine
 ölümdür bırakıp gitmek
 eşeğini köpeğini
 kuşunu çiçeğini, böceğini
 
 kınalı eli boş böğründe gelinin
 terk etmek ne kutsal bir iştir
 bu memleket için ölmek
 
 sevdalıyım Türkiye’me
 paylaşılan bir ekmek gibi
 ve mübarek
 kanım, canım, evladım
 
 mehmet
 anam babam Türkiye’m
 şerefim, bayrağım
 sevdalıyım sana
 paylaşılan bir ekmek gibi
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Maviş Oğlum Kaan |  
																	| Bir insan nasıl bu kadar mavi olur Baştan aşağı çocuk
 Elleri bile gülümsüyor
 
 Masallara doymamış
 Bana bakıyor
 
 Yüzünde güvercinler
 Gökyüzü bulut bulut
 Yağmur yağıyor
 Bahar çiçekler meyve olacak
 Bir insan nasıl bu kadar çocuk kalır
 
 Uzansa yıldızları tutacak
 Burnunda zerdali çilleri
 Bal tadında güneşi yiyor
 
 Bir serçe gözlerinde
 Uçurtmalar uçuruyor
 Bayram şekeri elleri
 Anasını okşuyor
 
 Süt kokuyor
 Ekmek
 Bebek
 Ve çiçek
 Bir insan nasıl bu kadar hülyalı olur
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Hasret Oğlum Murat |  
																	| Yürümyeyi sana ben öğrettim Koşmayı ben sana
 Konuşmayı ben öğrettim
 Düşünmeyi sen bana
 
 Hasretin yürek yarası
 Bir damla gözyaşı
 Gurbet kokan diyarlar
 Sesini duysam nur topu gibi bir oğlum olur
 
 İşte yine bahar çiçekleri açtı pencerende
 Kirazları kim toplayacak
 Resmine baksam
 Maviler dolar odana
 
 Bir çocuk resmi yapmışsın
 Duvarda ellerin ne kadar da küçük
 Sımsıcak renkler gülücüğün
 Umudum dünyalar kadar
 Sesini duysam
 Bayram yeri olur yüreğim
 Eski bir ses türkü söylüyor
 Masallarımızda
 El ele tutuşmuş gidiyoruz
 Kaygısız ve hür evimize
 Rüyamda bile görsem seni
 Çocuklaşır gözlerim
 
 Memleketi ben öğrettim sana
 Dünyayı sen bana
 Sevmeyi
 Ekmeği, soğanı, çiçeği, böceği
 Kahırlı Anadolu insanını
 Bozkırı, bereket ve memleket
 Kocaman gözlü çocukları
 Sevmeyi beraber öğrendik
 
 Ben oğlumu çok sevdim
 Bir kere ağladı
 Gözlerim gitti
 Bir kavuşsak varya
 Erkek sözü
 Bağrıma basıp canım gibi kucakladığımda seni
 Baba sözü ağlamayacağım
 
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Anadolu Anası |  
																	| Anadolu Bir ana
 Kadının aslanı
 Acısı dünyadan büyük
 Ve ağzı baştan aşağı merhamet
 Hayret
 Gülümsüyor
 Şimdi bütün çocukları öpecek
 
 Saçının her teli başak
 Yüreği bereket
 Ve harman
 Elleri bereket
 
 Başında yazma
 Gelin elleriyle işlemiş umudunu
 Rengarenk
 Önce anası ölünce bir kuzuyu sarmış
 Onunla
 
 Kan davası
 Erkeği vurulduğunda
 Sarmış yarasını
 Yazmasıyla
 Gelin eliyle işlediği rengarenk
 Ve emek
 
 Kader işte
 Bebek öldüğünde de
 Çıplak vücudunu örtecek
 Yazmasıyla
 
 Ve yiğit erkeği gömülürken
 Genç kız hayalleri
 Yazmasıyla
 Göz yaşlarını silecek
 
 Şimdi bu yazma
 Kan, ölüm, gözyaşı
 Düğün ve gerdek gecesi
 Çırılçıplak hatıralar
 Sabır ve inat
 Hayat
 Ana kadar merhametli
 Ata kadar eski
 Gelinin yazması
 El işi
 
 Düğün, gelin çocuk
 Buğday, toprak, ekmek
 
 Bu ana
 Kocasız, çocuksuz, kuzusuz kaldığında
 Tek başına
 Her şey bitip her şey yeniden başladığında
 Anadolu’da
 Aslan ana
 Yetim kuzuya
 Kaybolmuş, kuşa, böceğe
 
 Çiçeğe kol kanat gerecek
 Yoksulluğa, acıya
 Aça
 Sonsuz sabır ve merhametiyle
 Her şeye inat
 Ana sütünü verecek
 
 Anadolu yüreği sevgi dolu
 Baştan aşağı ana
 Ve her çocuğu doğduğunda
 Yeni yazmalar işleyecek
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
 
																
																	| Vurulmuş Tarla Kuşu |  
																	| Vurulmuş Yaralı
 Bir anne tarla kuşu
 Yavrularını çağırıyor
 Sesi sıla gibi uzak
 
 
 Bozkırın sonsuzluğunda
 Akşamüstü kadar kederli
 Küçücük bir kuş
 Hasret ve sevdalı
 
 
 Yavrularını arıyor
 İnsanoğlu zalim avcı
 Onu yüreğinden vurmuş
 Şimdi ölmesini bekliyor
 
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Irak |  
																	| Mahzun yüzlü babam bakışları uzak
 sigarasına sığınmış kanter içinde
 dokunsan ağlayacak
 
 Alelacele giyiniyor
 sürgün ve kaçak
 
 Yaşlar giyinmiş
 anam
 gecenin nankör karanlığında
 ağladı, ağlayarak
 çünkü biliyor
 eğer babam
 eline aldı mı silahı
 amerika’yı vuracak
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Amerikanca |  
																	| Bir film oynatıyorlar Türkiye’de
 lakin Amerikanca
 tekmili birden otuz bir kısım
 hem de acımasızca
 
 Perde perde iniyor karanlık
 korkak ve zalim
 masallar anlatıyorlar çocuklarımıza
 Amerikanca
 
 Lakin mümkün mü?
 kim mani olacak
 işte köylü Rıza’nın karısı
 doğurdu doğuracak
 
 Yarın güneşte doğacak
 bebeğini kocaman elleriyle tuttuğunda
 köylü Rıza
 ne yaman bir gurur
 fakat en müthişi
 bebeğin adı Anadolu olacak
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Millici |  
																	| Rıza oğlu Mehmet yırtık pırtık
 kavruk
 
 Küçücük kalmış yüzü
 ama yüreği kocaman
 
 Bir yıldız kaydı
 bozkırın uzak alacasında
 bir köpek havladı kederli
 
 Anadolu da
 Rıza oğlu Mehmet
 rüyada unutulmuş çocukluğu
 deri kemik kalmış vücudu
 ama dehşetli korkunç duruşu
 
 Memleketi gibi
 nöbette memet
 yüzü küçük kalmış gözleri
 gözleri kocaman mavi
 
 Nasırlı elleri
 sımsıkı tutmuş tüfeği
 bir yıldız yansıması Anadolu’da
 
 Sesi duydu Memet
 Gözleri uzak
 Mavi
 
 Sordu Mehmet parola
 cevap geldi ‘Vatan’
 memedin sesi tatlı
 gene sordu ‘işaret’
 cevap gecikmedi ‘Hürriyet’
 
 Müthiş bahtiyar
 ve gururlu
 ‘hoş geldin hemşehrim’ dedi
 Memet
 bağrına sımsıcak bastı yeni geleni
 demek sende bizdensin
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Yaşamak |  
																	| Ne büyük keyiftir yaşamanın tadına varmak
 doya doya
 baharı solumak
 çok uzakta bile olsa
 bir çiçeğin kokusunu almak
 
 Ne güzeldir yaşamak
 yaşlı da olsan
 hür bütün meyveleri tatmak
 
 Sonra çiğnemek ekmeği
 iştahla
 kanter içinde çalışmak
 güle oynaya
 
 Gevşemiş, iyimser
 upuzun yatmak
 toprağın üzerine
 bahtiyar ve cömert
 duymak bereketi
 |  
																	|  Yukarı |  
 
																
																	| Bir Çiçek |  
																	| Bir çiçek yürüyor güneşe vurulmuş can evinden
 hürriyetle helalleşerek
 
 Anadolu’da
 eşkıya gözlü bir çiçek
 eşkıya misali, dağ ateşleri yakarak
 baştan aşağı hürriyet
 
 Yüreğinden vurulmuş bir çiçek
 hafiften gülümseyerek
 eşkıya oğlu eşkıya bizim çiçek
 
 Ölüp ölüp dirilerek
 öptü son kere yıldızları
 yağmuru, bulutları, dağları, kuşları
 öpe öpe doyamayarak hayatı
 son kez çiçek
 insanlara inat yürüyor güneşe
 hürriyete
 |  
																	|  Yukarı |  |  | 
	
																Cüneyt Arkın'ın kaleminden şiirler |