|
Doktor, özellikle polis filmlerini Türk seyircisi hiçbir
zaman sevmemiş ve izlememiştir. Çünkü hasta iyileşse de, doktor ve hastane
manzaraları ona hep acı vermiştir. Vatandaş, haklı da olsa polis ve mahkeme
ilişkilerinden de hep bir rahatsızlık duymuştur. Ve seyirci bu rahatsızlıkları
yeniden yaşamamak için hep doktor ve polis filmlerinden kaçmıştır.
Kaldı ki polis, hep bir egemen gücü, kör kuyu devleti temsil ettiğinden olacak,
halk ona hep mesafeli bakmış, çoğu kez de sevmemiştir. Ancak aynı halk, Polis
Cemil'i öylesine sevmiş, bağrına basmış, onunla bir olmuştur ki, pek çok Türk
genci, Cemil filmlerinden sonra polis olmak istemiştir.
Peki bu işin sırrı neydi?
|
Bir kere Polis Cemil çağdaş bir Malkoçoğlu'ydu. Hünerli, bilge, cesur, vefalı,
alçakgönüllü, duygulu, yardımsever, paylaşan, fedakar, yoksulun dert ortağı,
ezilenin yanında, zulmedenin karşısında, durmadan haksızlıklarla savaşan bir
tarih adamıydı. Özetle, Türk insanının bütün tarihsel, geleneksel ve kültürel
değerlerinin temsilcisiydi.Hayatı sokaklardan ve halkından öğrenen bir hayat
adamıydı.
Bir devrimciydi. Bir yiğit savaş adamıydı.
Malkoçoğlu atıyla içer, onunla dertleşirdi. İlk akınına çıkarken, karısını,
oğlunu, yuvasını terketmiş, her diyarda düşmana kılıç vurmuş, esir düşmüş,
oklar çekmiş, zulümler görmüştü.
Polis Cemil de, Malkoçoğlu gibi mesleği gereği, yuvasını, karısını, sakat
oğlunu terketmiş sayılırdı. Koca dünyayı haksızlık ve kötülüklerden karış karış
temizlemek için gece gündüz demeden savaşıp durduğundan oğlunu ve karısını
göremezdi.
Gençleri öldüren uyuşturucu patronlarına, ahlaksız, iğrenç kadın satıcılarına
ve onlara bulaşmış siyasilere, kara para zenginlerine, Türkiye'nin görünmez
düşmanlarına kılıç vururdu. Üstelik bir yararı olmadığını bile bile, umutsuzca
çırpınarak.
Karısı onu anlayamamış, bu yüzden çaresiz kavgasında Cemil'i hep yalnız
bırakmıştı
Halkı acı çektiği için Cemil de acı çekiyordu. Halkı zulüm gördüğünden Cemil de
zulümler içinde yaşıyordu.
Malkoçoğlu atıyla içer, dertleşirdi. Polis Cemil de, dayanılmaz anlarda, eski
dost bir orospuya sığınırdı. İçer, ağlar, öfkelenir, halkının yoksulluğuna,
cehaletine, haksızlık ve adaletsizliklere, zulme isyan ederdi. Memleketini bu
hale getirenlere, paradan başka hiçbir şey düşünemeyen zenginlere, paraya,
rüşvete, yağmaya, halkını soyanlara, bütün bunlara seyirci kalan siyasetçilere,
kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen kan emicilere, bilinçsiz
gençliğe, bilinçsiz sol devrimcilere yüreğinin son gücüyle haykırırdı.
Türk halkı onun yüreğiydi. Türk halkı onun bitmez tükenmez umuduydu. Şöyle bir
hesap yapardı: " Dünyayı karış karış kötülüklerden temizleyeceğim. Peki dünya
kaç karıştır? Milyar karış. Benim ömrüm buna yetmez. Varsın yetmesin, oğlum
devam eder bu savaşa. Onun da ömrü yetmezse, oğlumun oğlu, halkımın oğulları
sonunda bu işin üstesinden gelirler."
Polis Cemil, halkının tarihinin bir kahramanıydı. Tarihine sevdalıydı.
Kurtuluşu, tarihin derslerinde arardı. Bu yüzden muavini Ahmet Mekin'e hep
tarih anlatırdı. Oğluna da ilk hediyesi Doğan Avcıoğlu'nun "Türkiye'nin Düzeni"
kitabıydı.
Polis Cemil, herkesin gözü önünde Atatürk Devrimlerinin sinsice, alıştıra
alıştıra katledildiğini görüyor, bu yüzden tarifsiz kederler içinde acı
çekiyordu.
Polis Cemil Amerika'nın, Türkiye'yi nasıl bir kültür sömürgesi haline
getirdiğinin de farkındaydı. Türkiye, küçük bir Amerika değil, Amerika'nın bir
pazarı haline geliyordu.
Cemil filmlerinde, Türk çocukları sokaklarda Amerikan sigaraları satıyorlardı.
Polis Cemil filmlerinin arka planında, Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasal
resmi apaçık görülür. Bu yüzden bu filmler çok önemlidir. 27 mayıs 1960
devrimiyle Türk ordusu, Türk gençliği ve Türk halkı elele tutuştular.
Üniversiteler, aydınlar, özellikle Türk gençliği emperyalizme karşı tam
bağımsız, özgürlükçü, demokratik bir ülke istiyorlardı.
İsteklerine uygun bir anayasa da yapıldı. Ama çok geçmeden devleti yönetenler,
"bu anayasa ile devlet yönetilmez" demeye başladılar.Ve12 Mart 1971'de Türkiye
bir darbe yaşadı.
1961 anayasasının sağladığı, ekonomik, sosyal, kültürel hazlar yok edildi.
Milyonlarca insanımızın bilinçlendiği, hak, hukuk, anayasa mücadeleleri için
örgütlendiği, işçinin sosyal ve ekonomik hayatta rol aldığı, Türkiye İşçi
Partisi'nin kurulduğu, gençliğin devrimci ve demokratik mücadelesinin hız
kazandığı dönem sona erdirildi.
Türk gençliği, devletine yabancılaştı. Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve
devrimlerini benimseyen aynı gençlik, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'yle kendine
güven duyuyordu. "Bursa Nutku" ile kendi sorumluluklarını yerine getirmek için,
okuyor, çalışıyor, öğrendikleriyle, görüp yaşadıklarını birleştirerek bir
sosyalist bilinci sentezliyordu.
Çok geçmeden CIA ve yerli işbirlikcilerinin provokasyonları başladı. Ardından
en geniş manada, kendi çocuklarımızı yok etmeye başladık.
Cemil filmi, ne oldukları bilinmez Amerikalılar'a, kara paralı, kara
zenginlerimizin verdikleri bir gece ziyafetiyle başlar. Amerikalılar'a genç
Türk kızları da sunulur. O zavallı genç kızlardan biri, ziyafette aldığı yüksek
doz uyuşturucu sebebiyle çıldırır ve sabaha karşı deniz kıyısında yapayalnız
ölür.
Hayallerle, umutlarla, oyuncak ve çiçeklerle dolu, bir genç kızın hayatı polis
kaydında şöyle özetlenir : ölüm sebebi: yüksek doz uyuşturucu. Hepsi bu kadar.
Koskoca bir güzel geleceğin, bir satırlık özeti. Kızın babası Eşref Kolçak,
Polis Cemil'e ısrarla hep aynı soruyu sorar: " Kızım neden öldü?" Çaresiz
Cemil, bu yakıcı soruya nasıl cevap versin? Gerçek cevap Türkiye'nin 1948'den
bu güne kadar yaşadıklarının özetidir.
Baba Eşref Kolçak sonunda isyan eder." Polis Cemil, sen kızımın katillerini
koruyorsun, ya da onlar o kadar yüksek yerdeler ki, korkudan onlara
dokunamıyorsun."Aslında Polis Cemil zavallı kızın katilinin kim olduğunu
bilmektedir. Katil düzendir, ama baba bunu bilemez, bu yüzden katil diye insan
ya da insanlar arar. Ama sonunda yenilir. Çünkü düzenin maşası suçlular
öylesine kalleş, sinsi, hain ve gaddarlardır ki, onlarla yiğitçe dövüşünce
kazanması imkansızdır.
Ayrıca, o hainlerin arkasında, öylesine güçlü, dokunulmaz, asla ortaya çıkmaz,
yakalanmaz yakalanmanın ötesinde, erişilmez olan büyük hainler vardır ki...
Hayatı boyunca vatanını, evini, karısını, kızını, kendini, adamlığını,
insanlığını ve şerefini korumak için çalışıp duran eski asker, baba Eşref
Kolçak, bunları nasıl bilsin? İşte yüreği yanan babanın insani dramının özü
budur.
Ama Polis Cemil, o yakalanmaz, yanına bile yaklaşılmaz denilen suçluyu bulur,
yok eder. Mutlu bir şekilde oğlunun doğum günü hediyeleri ellerinde evine
girerken birkaç maşa katilin yüzlerce kurşunu ile delik deşik edilir. Toprağa
başıyla beraber bir kitap da düşer. " Türkiye'nin Düzeni" ni anlatan kanlanmış
bir kitap.
Cemil'in yüzünde garip bir gülümseme vardır. Filmin sonundaki bu kederli
gülümsemenin manasını anlaşılmaz. Cemil, kızın katili suçluyu yok etmiş, ama
erişilmeyen, görünmeyen asıl suçluyu yok edememiştir. Çünkü onlar o kadar
çoktur ki...
"Son" yazısından önce, bir uçaktan Cemil'in yok ettiğini sandığı suçlunun
tıpkısı, aynı elbise, aynı çanta ve aynı küstah ifadeyle Türkiye topraklarına
iner.
Ama Cemil'in sonsuz umudu tükenmez. Bir karış da olsa koca dünyayı
kötülüklerden temizlemiştir. Bir karış bile olsa...
Başlangıç için yetmez mi?
|
http://www.sineport.com/turk/gecmis4.html
|
|